-
1 taraf
taraf Seite f; Gegend f; Richtung f; JUR Partei f; Familie f (z.B. der Braut); (z.B. vorderer) Teil; Sorte f, Art f;(-in) taraf(ını) tutmak, -den tarafa çıkmak (oder olmak) für jemanden sein, (jemandes) Partei ergreifen, sich einsetzen (für jemanden);ana tarafından mütterlicherseits;her tarafı am ganzen Körper (zittern);dünyanın her tarafında überall in der Welt;her tarafta überall;dört bir tarafta an allen Seiten, ringsherum;üst taraf Anfang m; Rest m (der Schuld);tarafıma für mich;tarafımdan von mir; durch mich; meinerseits;tarafından beim Passiv von D, durch A, seitens G, im Auftrag von D;öneri bakanlık tarafından kabul edildi der Vorschlag wurde vom Ministerium angenommen -
2 karşı
1. adj und subst gegenüberliegend; (die) gegenüberliegende Seite; Gegen- (Partei); gegensätzlich (Meinung);karşı akın Gegenangriff m;karşı öneri Gegenvorschlag m;karşı taraf Gegenseite f; gegenüberliegende Seite;karşı tarafa geçmek die Straße überqueren;karşı yatak TECH Strebepfeiler m2. adv -e karşı çıkmak jemandem entgegengehen; widersprechen D;-e karşı durmak widerstehen D; gegen jemanden auftreten;-e karşı gelmek sich jemandem widersetzen;karşı karşıya einander ( oder sich) gegenüber, Auge in Auge;karşı karşıya gelmek plötzlich einander gegenüberstehen;-e karşı koymak gegen jemanden auftreten;-e karşı olmak gegen jemanden (oder etwas) sein;buna karşıyım ich bin dagegen;karşıdan karşıya von einem Ende zum anderen, quer über …; querdurch; still und leise;-i karşısına almak jemandem nicht beipflichten können;karşısındaki Gesprächspartner m3. postp -e karşı gegen A, gegenüber D; zu D; für A; auf … A hinaus;-in karşısına gegenüber A; auf … A zu;-in karşısında gegenüber D (z.B. dem Haus); fig angesichts G;-in karşısından von … gegenüber;sabaha karşı gegen Morgen;biz bahçeye karşı otururuz wir wohnen auf den Garten hinaus;karşıımızda bir bay oturuyordu uns gegenüber saß ein Herr;ona karşı sempatim var ich habe Sympathie für sie, sie ist mir sympathisch
См. также в других словарях:
tarafa olmak (veya çıkmak) — (birinden) birinin görüş ve düşüncesini benimsemek, desteklemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kamburu çıkmak — 1) sırtı kambur olmak Mavi gözlü, köse, kamburu çıkmış bir ihtiyardı. Ö. Seyfettin 2) mec. ihtiyarlamak Gümüş saplı bastonuna dayanarak yürüyen kamburu çıkmış kadit bir âyan azası misali, ağır ağır bizim tarafa geçti. H. Taner 3) mec. eğilerek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük